28 Aralık 2016 Çarşamba

"Hayat, kalp atışlarımızın izdüşümü gibidir..."

İkbal Gürpınar'ın kitabında okumuştum bu cümleyi... "Hayat, aynen kalp atışlarımızın izdüşümü gibidir; zigzaglarla doludur. Düz bir çizgi ise sadece ölümün ifadesidir..."

Çok doğru. İniş ve çıkışlarla dolu hayat. Sevinç dolu bir çıkış, hüzünlü bir inişin başlangıcı olabilirken, kendimizi dipte hissettiğimiz an, yükselişin rampası olabiliyormuş. Düz bir çizgi de ölümün habercisi. Lakin insanoğlu düzlüğün dinginliğin peşinde değil midir? Ne yaman çelişki.

Hay Allah... Çok mu karışık oldu?

Hayat zaten karışık, devam et dostum.

Kabus gibi geçen günlerin ardından özlemle yazıyorum sana tatlı1hayat...

Geçen 1 buçuk ayda sanki biraz daha büyüdüm. Kaprisli şımarık beklentilerim uçup gidiverdi. Sahip olduklarımın kıymeti ortaya çıkıverdi. Hele canım diyabetim yokmu! Tuttu pamuk elleriyle ellerimden, "hadi gidiyoruz" dedi. "Sen değil misin 30 yıldır gık demeden beni taşıyan, şimdi yarenlik sırası bende. Seni alıp gidiyorum." dedi...

Diyaloğun manası bende saklı kalsın. Belki anlayan anlamıştır o da hoş.

Hayatta küçük şey  yoktur. Olan her şey bir hikmetle yaratılmıştır. Sebebi vardır. Faydası manası da. Zaman ise olayların olanların müfessiridir. Zamanın gözü ile bakmak gerekmiş hayata. Bunun içinse sabır gerekliymiş efem...

Vesselam...




Görsel: inaminuteago.com dan alınmıştır.

13 Kasım 2016 Pazar

14 Kasım Dünya Diyabet Günü Hediyesi

Bugünün anlam ve önemini hepimiz biliyoruz. İnsulinin keşfinden sonra doğduğum için şükrediyorum. Diyabetli olduğum için utanmıyor kızmıyor hayata küsmüyorum. Diyabetim sayesinde güzel kalpli nice arkadaşım oldu. Hayata bakışım diyabet sayesinde sağlıklı insanlara göre bence bir tık farklı.

Herneyse felsefi konulara girmeden neticeye geleyim. Bugünün anlam ve önemine binaen diyabetli arkadaşlara minik bir tarif hediye etmek istedim.

Karbonhidrat hesaplı haşhaşlı çörek:)

Hem karbonhidratı (yaklaşık da olsa) biliniyor, hem de çok lezzetli. Tariften önce kısa bir yazı ve ardından hesap kitaplı çörek tarifimiz gelsin.


Haşhaş kokusu ile büyüdüm. Rahmetli ananem haşhaşı evde kavururdu. Nasıl güzel bir kokudur o. Buram buramdır kendine çeker adeta. Sonra haşhaşı kollu haşhaş çekme makinasına koyardı. Kıyma çeker gibi haşhaşı çekerdi, ezerdi. Taze çekilmiş haşhaşın tadına doyum olmaz. Kafa yapmaz bu arada. Her çörek yapışımda eşim "yiyin yiyin kafayı bulun" diye dalga geçerdi artık kendisi de yiyor :)

Haşhaş ezmesi artık marketlerde var. Ben bu tarifte annemin ev yapımı haşhaşını kullandım. Karbonhidrat içeriğini ise marketten aldığım haşhaşa göre hesapladım.


Malzemeler:

600 g un (450 g karbonhidrat ),
250 g haşhaş ezmesi (50 g karbonhidrat ),
35 g şeker (35 g karbonhidrat ),
2 su bardağı ılık süt (24 g karbonhidrat ),
Yarım su bardağı sıvı yağ
1 paket instant maya
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz
1 yumurta ( sarısı üzerine, akı hamura. )
---------+
Toplam karbonhidrat=560 g

Yapılışı:
Yoğurma kabına un şeker maya kabartma tozu tuz eklenir karıştırılır. Ortası havuz gibi açılarak ılık süt yağ ve yumurta akı eklenir ve 10 dakika yoğurulur. Ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edilir. 30 dakika ılık bir yerde üzeri kapalı olarak mayalandırılır.

Tezgah sıvı yağla hafif yağlanır. Mayası gelmiş hamur tezgaha alınır. Üzerine sıvı yağ gezdirilir. Elle hafif bastırılarak hamur daire şeklinde  büyütülür. Hamur kalınlığı yaklaşık 1 cm olmalıdır.

Gelelim haşhaş faslına. Haşhaş ezmesi hamur üzerine yayılır. Resimdeki gibi 3 parmak eninde şeritler kesilir. Her şerit de ikiye bölünür. İki serit üst üste koyulur. Elle hafif bastırılarak şerit enine genişletilir ve kendi üzerine katlanır. Sonra burularak tepsiye alınır.

Şekli muntazam olsun diye uğraşmayın. Pişince zaten kesilecek. Burguların üzerine yumurta sarısı sürülür. 170 derece pişirilir.

Şimdi gelelim % karbonhidrat hesaplamaya.

Çörek piştikten sonra ilk sıcaklığı geçince tartıldı. 1350 g geldi.

% karbonhidrat=(560/1350)×100=41.5

Kırkbirbuçuk kere maşallah:) yuvarlarsak Haşhaşlı Çörek yaklaşık %42 karbonhidrat içeriyor.

Ben çöreği kahvaltıda yediğimde 70-80 grami (30 g karbonhidrat) geçmemeye çalışıyorum. Ekmek yemiyorum. Beyaz peynir ve çay çöreğe çok yakışır biline.

Afiyetle.

Sevgiler...



Markette satılan hazır haşhaş ezmesinin besin tablosu.



Tarifin tezgah aşaması...



Buram buram kokusu üzerinde çörek...

12 Kasım 2016 Cumartesi

Ateşte açan çiçekler



Ihlamur çayı sever misiniz? Zencefil ve ıhlamur da varsa harika olur. Hele yanında ev yapımı ağızda dağılan bi' kurabiye ve sohbetine doyamadığınız bir arkadaş/okumaya doyamadığınız bir kitap varsa...

Her ıhlamur demleyişimde cam demliğime bakar ve ıhlamur çiçeklerinin sıcak suda nasıl da açtığına bakarım. Öyle güzel görünürler ki... Güzelliğin ortaya çıkması için sıcak suya muhtaçtır kuru ıhlamur çiçekleri.

Bazen bizim de içimizde kuruyup kalmış çiçeklerin açması için zor zamanlar yaşamamız gerekir. Büyüklerimiz ne demiş, insan zor zamanda belli olur. Merhamet, şefkat, yardımseverlik, dua çiçekleri hep zor zamanda ortaya çıkmaz mı?

Sevgiler...

Bolus zamanlaması




Yiyip içtiklerimiz kadar insulinin zamanlaması da çok önemli. Zira glikoz ve insülin arasındaki yarış, tokluk kan şekerini belirliyor.

Aşağıdaki tabloyu Gary Schainer'in Diabetes self-management sitesinde görmüştüm. Çıktı alıp buzdolabına sabitlemiştim ki aşina olayım.

Bilgisayarım çöktüğü için çiz-çek-yayınla yapmak zorunda kaldığım fotoğraftaki tabloyu açıklamak istiyorum.


Tablo der ki;

Eğer kan şekeriniz hedeften yüksekse ve glisemik indeksi (Gİ) yüksek bir yemek yiyecekseniz insulini (bolus) yemekten 30-45 dakika önce yap. Eğer orta Gi li bir yemek yiyecekseniz insulini yemekten 20-30 dakika önce yap. Şayet düşük Gi li bir yemekse insulini yemekten 15-20 dakika önce yap.

Kan şekeriniz normalse; yüksek Gi li bir yemek için insulini yemekten 15-20 dakika önce, orta Gi li bir yemek için insulini yemekten 5 - 10 dakika önce, düşük Gi li bir yemek için insulini yemeğe başlarken yap.

Şayet kan şekeri düşükse; yüksek Gi li bir yemek için insulini yemekten 5-10 dakika önce, orta Gi li bir yemek için insulini yemeğe başlarken, düşük Gi li bir yemek için insulini yemekten 10-15 dakika sonra yap.

Yaklaşık 9 yıldır hızlı etkili insülin (humalog) kullanıyorum. Glisemik indekse bağlı olarak insülin zamanlaması yapmıyordum. Çünkü bilmiyordum. Çoğu zaman yemeğe oturduğum zaman bolus insulin yapıyordum. Bazen de yemekten sonra...

Bu tabloyu gördüğümden beri bolus zamanlamasına dikkat ediyorum. Şayet karbonhidrat sayımını doğru yapmışsam tokluk kan şekerim fazla yükselmiyor.

Neden bolustan sonra beklemek zorundayız?

Adı hızlı etkili insulin olsa da tam olarak hızlı olmayan,  göreceli olarak hızlı olan insulin kullanıyoruz. Etkin olabilmesi için biraz zamana ihtiyacı var.

 Bir diğer sebep de biz diyabetlilerde amylin hormonu eksikliği. Diyabetli olmayan insanlarda bu hormon sindirimle açığa çıkan glikozun kana geçiş hızını yavaşlatıyor. Bir nevi glikoz freni gibi. Bizde fren yok :)

Hal böyle olunca bize de yemek için bolus zamanlaması yapmak düşüyor. Disiplin isteyen pek de kolay olmayan bir durum ama ultra hızlı insulinler piyasaya çıkana kadar başka çare yok gibi.

Tip1 diyabetli yetişkin bu zamanlamayı yapacak iradeye sahipse de minik şeker çocuklarımız için "bolus-bekle-ye" taktiği beraberinde hipoglisemi riskine davetiye çıkarabileceği için uygun olmayabilir. Aman dikkat!

Sevgiler...





11 Kasım 2016 Cuma

Terapistim Yanımda


Aşağıdaki satırlar Terapistim Yanımda adlı kitaptan alıntıdır.

"Neden depresyondayım?

Depresyonu tanımlamanın bir yolu her konuda kendimizi yenik hissedene kadar öfkemizin içe- kendimize karşı- dönmesidir.
....

İnsanlar yüreklendirilmez, desteklenmez ve iyi olduklarına inanmak üzere eğitilmezlerse bunalıma girerler. Hassas insanlar bu çılgın dünyadaki tüm olumsuzluklara içe dönerek ve bunalıma girerek tepki verirler."

Hayatımın hiç bir döneminde vurdumduymaz, gamsız "geniş" bir insan olamadım. Aşırı sorumluluk sahibi ve hassas olmak beraberinde bazı sorunları da getirdi. Bundan daha sonra bahsetmek isterim ama daha önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

Diyabetli çocuklar kan şekeri testi yaparken sonucu başarı ya da başarısızlık olarak algılıyorsa dikkat edin. Bu bir süre sonra ruhsal çöküntüye ya da şeker takibini aksatmaya neden olabilir.

Hangi yabancı diyabet bloğu olduğunu unuttum. Yazar diyordu ki "Glikometre ekranında görünen sadece bir sonuç. Düzelt ve devam et." Bunu okumak bile bana çok iyi gelmişti. Kimbilir minik şekerler ne çok kafalarına takıyordur di mi?

Bedenen ve ruhen sağlıklı günler diliyorum.

Sevgiler...


10 Kasım 2016 Perşembe

14 Kasım Yaklaşırken



14 Kasım Dünya Diyabet Günü her yıl farklı etkinliklerle kutlanıyor. Kutlama yerinde bir tabir değil gibi ama neyse...

Etkinlik temaları, diyabet ve diyabetliye dikkat çekmek, diyabetlilerin birlikte vakit geçirmesi olarak özetlenebilir.

Kurumlar, dernekler topluluklar güzel etkinlikler düzenliyor. İnternetten takip edebilirsiniz.

Peki bireysel olarak ne yapabiliriz?

Birkaç yıl önce çalıştığım kurumda diyabetli bir arkadaşla küçük bir seminer vermiştik. Seminerin adı "diyabetin dili olsa" idi. Posterimiz bile vardı:)

Diyabetin tarihi tanımı belirtisi tedavisi ve diyabetlilerin toplumdan beklentisini içeren iki sunu hazırlamıştık. Samimi bir ortamda geçen seminere kaydadeğer bir katılım olmuştu.

Bu yıl 14 Kasım'da ne yapsam diye düşünürken aklıma sms mesajı hazırlamak ve rehberimdeki herkese göndermek geldi. Bırakın tedaviyi diyabetin belirtileri bile birçok kişi tarafından bilinmediği için yüksek hba1c ile ilk teşhis alan cocuklar var.

Bir kişi için bile faydalı olacaksa buna değer diye düşünüyorum.

Belki siz de sms/whatsup/mail/Sosyal medya üzerinden 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'ne dikkat çekmek isteyebilirsiniz.

Sevgiler...

9 Kasım 2016 Çarşamba

Odaklanma


Hayat neye odaklanırsak o anlık ondan ibaret.

Geçmişe odaklandığımızda geçmiş pişmanlıklar,  hüzünler bu anımız için verilmiş olan tahammülü sabrı yaşama gücünü zamanından önce tüketiyor.

Geleceğe oodaklanırsak henüz ihtimal dairesinde olan müstakbel hüzünler ve arzularımız yüzünden yine şimdiki zamanın sabrı tükeniyor.

Ve sabır öyle bir hayat iksiri ki yoksunluğu hüzün hastalığına düşürüyor, hata yaptırıyor...

Hayat neye odaklanırsak ondan ibaret.

Sevgiler...

Ev oyunları-bardak kule

Kış günü Oğluş ile evde kalınca "anneee sıkıldııım!!!" cümlesi sıkça kurulur.

Pinterestte iple bağlanmış sarkıtılmış bardaklara atış yapan çocukları görünce benim de aklıma bu fikir geldi.

Kağıt bardakları üst üste dizerek el-göz koordinasyonu sağlıyoruz, sonra da eva disk atan tabanca ile kuleyi yıkıyoruz.

Çocuklarınızla bol oyunlu sağlıklı günler diliyorum.
Sevgiler...




Diyabetli Çocuklar Vakfı DİYAÇEV

Merhabalar

Diyabetli Çocuklar Vakfı'ndan haberiniz var mıydı? Harika fikirleri olan süper bir vakıf olma yolundalar. Esra Avcı'nın diyabetimben.com sayfasında ayrıntısını bulabilirsiniz. Linki;

http://www.diyabetimben.com/diyacev-diyabetli-cocuklar-vakfi/

Emeği geçenlere gıyaben teşekkür edip başarılar kolaylıklar diliyorum.

Sevgiler...

7 Kasım 2016 Pazartesi

Karbonhidrat Hesaplı Kurabiye Tarifi ve Şeker Değişimi




Oğluş doğduğundan beri evde sürekli kurabiye pişirir oldum. Babamız da meğer bir kurabiye canavarıymış.   Bu sayede anlamış olduk. Latife bir yana evde hazırladığım atıştırmalıklar sayesinde marketten bisküvi vs ürünleri tüketimi neredeyse bitti.

Karbonhidrat hesaplı krep tarifinin ardından bir de karbonhidrat hesaplı kurabiye tarifi denemek istedim. Bu tarifi sürekli yapıyordum ama karbonhidrat miktarı hakkında bir hesabım yoktu. Hem yaptım hem yedim hem de şekerimi takip ettim.

Tarif şöyle:

125 g yumuşak tereyağ (0 karbonhidrat)
1 yumurta
50 g pudra şekeri (50 g karbonhidrat)
50 g nişasta (44 g karbonhidrat)
200 g un (150 g karbonhidrat )
50 g çekilmiş fındık (8.5 g karbonhidrat )
40 g kuru üzüm (30 g karbonhidrat )
80 g kuru kayısı (48 g karbonhidrat )
50 g damla çikolata (31 g karbonhidrat )
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya

Yağ, şeker ve yumurta iyice karıştırılır. Nişasta un vanilya ve kabartma tozu eklenir yoğurulur. Fındık kuru meyveler ve çikolata eklenip şekil verilir. 170 derecede hafif pembeleşinceye kadar pişirilir. Sıcakken  kurabiye kolay dağılır aman dikkat. Ağızda dağılan muhteşem bir kıvamı ve tadı var. Deneyenlere afiyet olsun...

Gelelim hesap-kitap işine...

Malzemelerdeki toplam karbonhidrat 362 gram. Kurabiyeler piştikten sonra toplam ağırlığı 635 gram.

%karbonhidrat=(362/635)x100=57

Yani 100 gram kurabiyenin 57 gramı karbonhidrat.

Bir fincan ıhlamur eşliğinde iki kurabiye yedim. Diyabetli olmasam bu sayı bilemiyorum kaç olurdu :)

Sadece karbonhidrat hesaplamak aslında yetmeyebilir. Bu kurabiyede yaklaşık%30 oranında yağ da var. Yağlı ürünlerin fazla miktarda yenmesi, insulinin etkisinin azaldığı saatlerde   (3. Ve 4. Saatte) kan şekerini yükselebiliyor. Aman dikkat.

Sevgiler...


6 Kasım 2016 Pazar

Karbonhidrat hesaplı krep tarifi

Karbonhidrat hesaplı krep tarifi ve kan şekerime etkisi

Hazır gıdaların ambalajındaki besin tablosundan karbonhidrat hesaplamak oldukça pratik bir yöntem. Bu sayede insulin karbonhidrat eşleşmesi yapılarak tokluk kan şekerinin yükselmesi/düşmesi bir nebze önlenebiliyir. Peki evde yapılmış bir yiyeceğin yaklaşık karbonhidrat değeri hesaplanabilir mi? Cevap evetse bu nasıl yapılır?

Açıkçası bu soruyu bir uzmana sormak nasib olmadı. Düz mantıkla düşündüm. Eğer yiyeceğin içine koyduğum toplam karbonhidratı bilirsem ve ürünün son ağırlığını bulursam %karbonhidrat (yani yiyeceğin 100 gramındaki karbonhidrat.) hesaplanabilir.

Krep malzemeleri:
2 yumurta (karbonhidrat yok)
3 yemek kaşığı sıvı yağ (karbonhidrat yok)
3 yemek kaşığı rende kaşar peyniri (karbonhidrat yok)
1 su bardağı maden suyu (karbonhidrat yok)
1 su bardağı süt (12 g karbonhidrat)
250 g un (188 g karbonhidrat)
Tuz
-------------
Toplam karbonhidrat 200 g.
Krepleri pişirdikten sonra darası alınmış bir tabakta hepsini tarttım. 740 g geldi.

Doğru orantı kurdum. 740 g krepte 200 g karbonhidrat varsa, 100 g krepte ne kadar vardır?
%karbonhidrat=(200×100)/740=27 g

Gelelim kahvaltıya ve sonrasındaki şekerlere. Mönü;

67 g ağırlığında bir krep (18 g karbonhidrat), biraz peynir, salatalık, mandalina (12 g karbonhidrat), çay.

Açlık kan şekeri ve takip eden 1. 2. 3. saat kan şekerlerini resimde görebilirsiniz. Hipo hiper olmadan sahili selamete erdik.

Lakin krebin miktarını abartıp mesela 3-4 tane yeseydim böyle olmayabilirdi.

Hem fazla yediğim için mide boşalması geç olacaktı hem de nisbeten yağlı bir krep olduğu için 3. 4.saat şekerleri yüksek olacaktı.

Şimdilik bu kadar. Sevgiler...



5 Kasım 2016 Cumartesi

Blogger, diyabetimben.com ve glisemik indeks

Merhabalar

Blogger kullanmaya başlamanın en güzel yanı  sevdiğiniz web sayfalarını tarayıcıya adres girmeden takip etmek.

Blogger ana sayfasında "okuma listesi" sekmesini kullanarak ilgili sayfanın linkini kopyala-yapıştır yapıp listenize ekleyebiliyorsunuz. Böylece güncel yazıları kaçırmadan takip edebiliyorsunuz.

Diyabetimben.com da sevdiğim sayfalardan. Lakin tembellik edip ya da erteleyip ziyaret etmeyi ihmal ederdim. Blogger sayesinde artık sıkı takipteyim:)

Esra Avci'nin kulaklarını çınlatıp çok başarılı bulduğum glisemik indeks ve kan şekeri içerikli  yazısının linkini paylaşmak istedim. Link aşağıda.

Sevgiler...

http://www.diyabetimben.com/diyabette-en-dogru-besin-secimi-nasil-yapilir/#comment-56927

4 Kasım 2016 Cuma

Günlük İnsülin Dozu Nasıl Hesaplanır?

Okuduğum yabancı bir kaynakta teorik olarak günlük toplam insülin dozunun hesaplanması şu formüle göre yapılmış:

Toplam insülin=kilo (kg)x0.55

Eğer insülin pompası kullanıyorsak bundan %20 azaltmak gerekiyormuş.

Bu dozun yarısını bazal insülin yarısını da bolus insülin (yemek öncesi insülini) olarak kullanmamız önerilmiş.

Ayrıca eğer insülin duyarlılığımız yüksekse (ki benim öyle) bazal dozunu %10-15 azaltmamız önerilmiş.

Örneğin benim ağırlığım 56 kg. Formüle göre teorik günlük dozum;
Toplam insulin=56×0.55=30.8 yaklaşık 31 ünite.

Pompa kullanıyorum, %20 azaltmam gerekiyor.

Toplam doz=31-(31×0.20)=24.8 yaklaşık 25 ünite.

Bunun yarısı bazal doz;

25÷2=12.5 ünite

İnsulin duyarlılığım yüksek olduğu için bazal dozdan %15 düşüyorum;

Bazal doz=12.5-(12.5×0.15)=10.6 ünite

Bir gün 24 saat.  Saat başına düşen bazal insülin, yani bazal hız, bazal dozun 24 e bölünmesi ile bulunur.

Bazal hız=bazal doz÷24=10.6÷25=0.44 ünite/saat

Pompamın bazal hızını programlarken bu sayıyı temel aldım. Hipo ya da hiper yaşadığım saatten 2 saat önceki düşük ya da yüksek tutarak ince bazal ayarımı yaptım.

Burada hesaplanan teorik bir doz. Belki sizinkinden çok farklıdır. İnsülin direnci vs etkenkerden doz farklılığı olabilir diye düşünüyorum. Regulasyonunuz iyi ise total doz hesabına takılmayın derim.

"Bana balık verme balık tutmayı öğret" sözünü çok seviyorum. İyi bir şey gördüğümde de "bunu nasıl yaptın?" diye sorar, limitlerime uygunsa kendim yapmaya çalışırım.

Siz de böyle yapın diyemem. Hem hayatta hem diyabette yol aldım. Sabit bir endokrinologum yok maalesef. Şartlar beni Kendi kendime yetmeye itti.

Bunca şeyi okudunuz (iç ses: umarım okuyorlardır) ve benim mükemmel bir kan şekeri regulasyonum olduğu hissine kapıldıysanız yanılıyorsunuz. İniş ve çıkışlarım hep olur. Tıpkı hayat gibi. Bazen boş verir ya da kendime kızarım. Toparlanmaya çalışırım. Yine tıpkı hayat gibi.

Nasilki hayat birçok faktörden etkileniyor, diyabet de öyle. Bunu başka bir yazıda uzun uzun yazmak üzere şimdilik bu kadar diyeyim.

Sevgiler...

3 Kasım 2016 Perşembe

Bazal hız ayarlama

Yazıma başlamadan önce belirtmek isterim ki ben tıp doktoru değilim. Okuduklarım ışığında diyabetimde kendimce uygulamalarımı paylaşıyorum. Benim gibi hayat boyu bir kronik arkadaşla yaşamak zorunda olanların tecrübeli olmak ve diyabet okumaları yapmak şartı ile  bazı konularda kendi söküğünü dikebilmesi gerektiğine inanıyorum.

"Bazal hız" insülin pompası kullanıcılarının aşina olduğu bir tabirdir.  Uzun etkili insülinin yaptığı etkiyi ifade eder. Çoklu enjeksiyon ile insulin terapisi uygulayan arkadaşlar bazal insulin ihtiyaçlarını lantus, levemir ya da humulin n ile karşılar. Pompalılar ise hızlı etkili insulini (humalog ya da novorapid) pompada 24 saatlik dilimde ihtiyaçlarına göre programlayarak açlık kan şekerlerini ideal aralıkta tutmaya çalışırlar.

Yıllarca bazal insülin olarak humulin n kullandım. Sabaha karşı yaşadığım hipoglisemi vakalarından öylesine bıkmıştım ki anlatamam. Lantus kullandığım dönem nispeten daha kontrollüydü ama bence hiçbiri pompanın eline su dökemez.

 7-8 kg verdikten sonra toplam insulin dozumu düşürmem gerektiğini gördüm.
Pompa ve free style libre sayesinde bazal hızımda ince ayar yapmak çok kolay oldu.
Aşağıdaki fotoğraflarda eski ve yeni bazal hızımın kan şekerime etkisi görülüyor. Gece 3 teki hipo problemim burada görülmüyor çünkü uzun süredir çok şükür bu problemim yok. Pompadaki bazal hızı gece 3 ten 2 saat önce yani saat 1 civarında bir tık düşük tuttum. Böylece 3teki hipo engellenmiş oldu.
İlk fotoğrafta kırmızı okla işaretlediğim yer sabah 5ten sonra kan şekerimin yükselmeye başladığını gösteriyor. Bu bir kerelik bir olay değildi, tekrarlanabilir olduğu için üzerinde durmam gerektiğini düşündüm.

Ne yaptım?

Saat 5te hiper başladığı için saat 3teki (2 saat önceki) bazal hızımı bir miktar artırdım. Diğer fotoğrafta yeşil okla gösterdiğim gibi yeni bazal hızında sabahki hafif yükseliş görülmüyor.

Dilerim diyabet teknolojilerine ulaşmak hepimiz için kolaylaşır. Zira teknoloji diyabete iyi geliyor.

Sevgiler...



Yağ ve kan şekeri

Köyden haftalık gelen sütten yoğurt mayalarım ve iki haftalık yoğurt kaymağını biriktirip ondan da tereyağ yaparım.

Eminim birçoğumuz nasıl yapıldığını biliyordur ama henüz denememiş olanlar için kısaca yazmak istedim.

Yoğurt kaymağını derin bir kaba alıp üzerine biraz su ekleyin. Karışımı  blendır ile çırpın. Bir süre sonra karışımın üzerinde tereyağ toplanmaya başlayacaktır. Biraz daha çırptıktan sonra yağı kevgirle başka bir kaba alın. Üzerine birazcık su ekleyip kaşıkla karıştırın ve suyu dökün. Bu işlem sayesinde yağa karışmış yoğurt uzaklaşmış olur. Bu işlemi birkaç kez tekrarlayın. Sonra kızarmış köy ekmeğine sürüp ya da sahanda tereyağlı yumurta yapıp afiyetle yiyin :)

Gelelim kan şekeri ve yağ arasındaki ilişkiye. Yağ oranı çok yüksek besinlerin sindirimi geç olduğu için kana geçme sürelerinin nispeten geç oluduğunu okumuştum. Biz diyabetlilerde amilin eksikliği olduğu için glikozun kana geçmesi oldukça hızlı olurmuş, yani hızlı bir sindirimimiz var. Dolayısı ile eğer tokluk şekeriniz doğru cho/insulin oranına ve insülin-yemek arası bekleme sürenize rağmen zıplıyorsa öğünün yağ oranı biraz yüksek tutulabilirmişiz. Yüksek yağ oranı uzun vadede kilo kontrolünü bozabileceği için azı karar çoğu zarar diye düşünüyorum.
Sevgiler...

2 Kasım 2016 Çarşamba

Yosun gülüyor :)


Varlığını unutturacak kadar sessiz bir canlı Yosun. Oğluş'un kendi türünden bir canlıya yakınlık hissetmesi ona iyi davranmayı öğrenip sorumluluğunu alabilmesi için aldık onu. Merhamet öğretmenlerimizden. (iç ses der ki: hı hı öyle tabi sanki sen hiç istemedin tekrar bir kaplumbağanın olmasını. Dış ses der ki: şişttt tamam içten içe ben de istedim keratayı sırf oğluş için almadım çaktırma).

İki günde bir suyunu değiştirip onu da yıkamak gerekiyor. Oğluş henüz yıkama işini yapamıyor. Yosun'un kıpır kıpır bacakları eline dokunduğunda korku-heyecan arası bir duyguya kapılıp elinden bırakmak istiyor. Ama havuzundan alıp yere koyabiliyor. Bunu yaptığında yüzündeki mutluluk ve gurur ifadesini görmek herşeye değiyor.

Bir de evin önündeki kedilerimiz var ki onlar bir numaralı dostlarımız. Ezelden beri kedileri çok severim. Eşim ve annem evet dese evde kedi beslemeyi çok istiyorum. Oğluş da yürümeye başladığından beri sokak kedileri ile iletişim kurmasını sağladım. Sırf onlar için birlikte süt aldık evden yiyecek getirdik. Oyuncu kedi dostlarımız oldu çok şükür Pamuk ve Mercan. Onlardan da başka bir yazıda bahsetmek üzere şimdilik bu kadar diyelim.

Sevgiler...

1 Kasım 2016 Salı

Üç kitap

Benim gibi sanal alışveriş delisi birisi yurt dışından ne alır acaba?

Yurtdışı sitelerde değişik giysi incik boncuk çok baktım ama gördüm ki ülkemin eline hiçbiri su dökemez. Hem tasarım hem fiyat bakımından oldukça iyi durumdaymışız maşallah.

Lafı diyabete nasıl baglayacağımı merak mı ettiniz?


Yurtdışı ilk alışverişimde aldığım şeyler diyabet kitaplarimdi. Resimde gördüğünüz 3 kitaptan ikisini okudum. Notlar çıkardım. Lakin en kalın olanı okumak henüz nasib olmadı. Sırasını bekliyor garibim.

Ah keşke diyorum şu 3 kitabın sentezini yapıp güzel dilimize çevirmek isteyen bir(kaç) güzel insan olsa da bizler de alıp okusak. Ne güzel olurdu değil mi?

Bu arada ikinci yurtdışı alışverişimde  yine bir diyabet ürünü almıştım. Freestyle libre sensör ikinci kurbanımdı. Firmanın ülkemize satışı kargo hizmeti yoktu. İki girişimci Türk arkadaşın kurduğu ingilteredensatinal.com adlı site alışverişte aracı oldu. Ödemesini ben yaptım. Onların verdiği adrese ürünler gitti. Onlar da bana cüzi bir ücret karşılığında birkaç günde gönderdiler. Çok profesyonel çalışıyorlar. Hizmetten memnun kaldım. Param olsa yine alırdım:) Son sensörümü kullanıyorum ve günleri sayılı... Herneyse bu kadar gevezelik kafi.
Sevgiler...

Kendin yap/diy projeleri

Do it yourself (kendin yap)=DIY

"Kendin yap" ya da populer adıyla "diy" projelerimi paylaşmak istedim. Zira hayat sadece diyabetten ibaret olmadığı gibi tatlı1hayat da sadece diyabetle ilgili olmasın dedim.

Hobisi mesleği olan kişilere gıpta ile bakarım. Parasını kazanırken zaman nasıl geçer anlamaz ve musmutlu yaşarlar sanırım. Çok mu iyimserim? Bilemiyorum.

Herkesin mesleği dışında bir uğraşı olmalı diye düşünüyorum. Bir işten yorulduğunda başka bir işe koyul demiş ya yüce Allah. Bunda bir hikmet vardır mutlaka. Çocuklar mesela, bir şeyle ilgilenir kurcalarlar sonrasında başka bir işe odaklanirlar.

Çocukluğumdan beri hayal etmek  tasarım yapmak ve sonra onu hayata geçirmek çok ilgimi çekmiştir. Rahmetli ananem de bu ilgimi görmüş olacak ki örgü dikiş konusunda oyun çapında yönlendirirdi beni. İlkin hafif balık etli Fatoş bebeğime sonraları da uzun bacaklı barby bebeğime giysiler diker ve bundan da büyük keyif alırdım. Resim yaparken de aynı duyguları yaşardım.

Yıllar beni bu ilgimin çok uzağında bir alanda eğitim almaya mecbur etse de içimdeki tasarım aşkı hiç bitmedi. Ahşap objelere peçete tutkali ile dekupaj, boyama, çerçeve dekorasyon, keçeden çanta, süs, dikiş vs derken ürünler gittikçe çoğaldı. Eğer sizin ya da çocuğunuzun da özel bir alana ilgisi varsa mutlaka değerlendirin. Ruhunuza nasıl da iyi geldiğini göreceksiniz. Açığa çıkmayan potansiyel, zamanla içinize sıkıntı oluşturabiliyor.

Yoktan var etmek O'na mahsus. Var olanı başka bir şekle sokmak da biz insanoğluna.  Ha gayret :)

Sevgiler...

Keçe çanta

Eski kase yenileme

Çikolata sepeti boyama

Şişe kapağından çerçeve 

Keçe ev

Eski krom sandalyenin yenilenmesi

Örgü Çanta

Sehpaya peçete dekupaj




31 Ekim 2016 Pazartesi

Tip1 diyabet ve hamilelik

Resimdeki lavanta keseleri   oğluşumun bebek şekerleriydi. Karnım burnumdayken ve keskin lavanta kokusu eşliğinde ellerimle hazırlamıştım her birini. Evde kalan son keselermiş meğer, eskimişler, renkleri solmuş. Eee 6 yıl geçti üzerlerinden. Koca adam oldu eşek gözlüm. Sarıp sarmaladım onları ve bi' köşeye kaldırdım. 

Bir kadın için hayatındaki dönüm noktalarından biridir anne olmak. Lütuf ve hediyedir. Onsuzluk ayrı bir imtihanken, onunla bir hayat da her an eli yüreğinde yaşamaktır aslında.

İlk beş yıl annelik aklımın ucundan bile geçmemişti. Önce kariyer demiştim. Aslında öyle olması uygun olduğu için kalbime böylesi ilham edilmiş. Yaşananlara dönüp baktığımda anlıyorum ki herşeyin bir sırası varmış meğer. Önce diyabetin adam olması için uygun zemin hazırlanmış sonra da oğluş gelivermiş.

Eğer bir tip1 diyabetliyseniz ve anne olmak kalbinize düştüyse;

1. Önce diyabetinizin dilini öğrenin. Onu az çok kontrol edebiliyor musunuz? Hayırsa cevabınız mutlaka hekiminizle görüşün. Bebeğin besiğini odasını en ince ayrıntısına kadar düşünürken onun ilk yatağı olacak bedeninizi neden düzene sokmuyorsunuz? Misafirden önce eve çekidüzen verirken minik misafirinizden önce neden diyabetinize çekidüzen vermeyesiniz? Önce hamile kalayım sonra düşünürüm demeyin nolur. Allah muhafaza aksi bir durumda bunun vicdan azabı içinizi yakabilir.

2. Diyabet günlüğü tutun ki diyabet hafızanız oluşsun.

3. Mümkünse bebek düşünmeden önce insulin pompası kullanmaya başlayın. Hamileyken pompadan bihaberdim. Oğlum 1.5 yaşındayken kullanmaya başladım. Pompa bir nimet inanın.

4. Sabit doz insülin sabit mönü çok eskilerde kaldı. Karbonhidrat sayımını (kh) öğrenerek insulin-besin eşleşmesi yapmayı öğrenin lütfen. Bulantı ve kusma hamileliğin olmazsa olmazı. Böylece doz azaltmayı kh sayımı ile başarıp bulantilarinizi hipo olmadan geçirebilirsiniz.

5. Mutlaka ama mutlaka şartlar mümkünse yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan bir hastanede doğum yapın. Dilerim ihtiyaç olmaz ama ihtiyaç olduğunda bebeginiz emin ellerde olur ve onunla aynı hastanede olursunuz.

6. Erken doğum riskinde  bebeğin akciğer gelişimi tam olmadığı için solunum güçlüğü olur. Bunu doktorunuzla görüşün ve akciğer geliştirici iğne hakkında görüşünü sorun. Bu iğne annenin şekerini yükseltiliyor deniyor. Bununla baş edilebilir sanırım. Ben bilmediğim ve  doktor da uyarmadığı için iğne olmadım. Şimdiki aklım olsa düşünürdüm.

7. Düzenli günlük kan şekeri takibinizi yapın lütfen. Böylece hipo ya da hiper glisemi durumu uzamadan şekeri düzeltmek mümkün olur.

Dilerim sağlıklı güzel bebişleriniz olur ve güzel günlerini görürsünüz.

Sevgiler...

30 Ekim 2016 Pazar

Diyabet ve internet

Sanal alemde diyabet nerede okunur?

İnternete tü-kaka diyenlere katılmak için birçok haklı sebep varsa da iyi şeyler için kullanıldığında internet harika şeylere de vesile olabiliyor. Örnek bendeniz:)

Diyabetimi "sessize" alıp yaşadığım uzun yıllarından ardından içimde anne olma  isteği uyanınca beni bir telaş almıştı; eyvah di-ya-bet!

Google amcaya "diyabet ve gebelik" yazıp kaydadeğer herşeyi okumaya başlamıştım. Lakin okuduğum şeyler genellikle kitabi şeylerdi. Bana yaşanmış şeyler gerekiyordu. Daha doğrusu tip1 li ve anne olmuş arkadaşlarla konuşmak,  sürece nasıl hazırlandıklarını duymak belki de onların hikayeleri ile anne olabileceğime inanmak istiyordum.

Vesselam diyabetiz.com adlı forumda tanıştığım arkadaşlar sayesinde cesaretim arttı, karbonhidrat sayımı ile beslenme denen şeyin varlığını onlardan öğrendim ve kısa bir sürede hba1c değerim %6.3 e düştü. Oğluşumun varlığını da 2 ay sonra öğreniverdik.

Bunlar yaklaşık 8 yıl önceydi. Artık sosyal medya sayesinde diyabet iletişimi çok daha güçlü. Lakin ben artık o mecrada değilim orası ayrı mevzu.

Sanal alemde diyabetle ilgili paylaşımlar okumak isterseniz aşağıdaki listeye göz atmanızı öneririm.

Eğer facebook kullaniyorsaniz diyetisyen Nesil Gören Atalay'ın yönettiği tip1 diyabetli cocuklar ve ailelerinin diyabet grubuna mutlaka üye olmalısınız.

Yine facebookta "tip1 diyabetli anneler" grubunda bilgili tecrübeli arkadaşlar olduğunu bilesiniz.

Bir de "tip1 diyabet tecrübeleri" adlı facebook grubu var ki mutlaka göz atın derim. Zira son teknoloji kan şekeri takip sistemlerinden olan free style libre kullanıcılarının yorumlarını bulabilirsiniz. Grubun kurucusu Hüseyin-İnci Devecioglu çifti. Oğulları Mustafa'nın başarılı diyabet yönetim sırlarını paylaşıyorlar. Aynı adla bir web siteleri de var.

Facebook ile işim olmaz bana site lazım derseniz sevgili Esra Avcı'nın emek vererek büyüttüğü diyabetimben.com adlı site de mutlaka takip edilmeli.

Ingilizce ile aranız iyi ise yabancı diyabet bloglari da çok güzel. Iste birkaç site adresi;

asweetlife.com
healthline.com
diabetes.uk
waltzin the dragon
diabetesdaily.com

Yabancı diyabet bloglarından okumalarimin özetini yazdığım bir  defterim var. inşallah ileride buradan da paylaşmak isterim. Şimdilik bu kadar diyelim...

Sevgiler...




Başarısızlık kime ait?

Resimdeki yazı, daha önce adından ve kitabından bahsettiğim Doç.Dyt. Emel Özer hocanın o kitabının giriş sayfasında yer alıyor. Okuduğumda gözlerim kocaman açılıp "huuuvvvv!!!" dediğimi hatırlıyorum. Zira sağlık camiasından olup kimi doktorları kızdırabilecek bir ifadeye yer vermek herkesin harcı değil. Gıyabında Emel hocaya helal olsun diyor sımsıkı sarılıyorum :)

M.D. Maryniuk diyabet tedavisindeki başarısızlığı tümüyle diyabetliye yüklemeyip doktorların da bunda payı olduğunu söylüyor. Kendini diyabetlilere adamış az sayıdaki hekimi (doktor kelimesi yerine bilerek hekim kelimesini kullandım) tenzih ediyorum.

Maryniuk neden böyle söylemiş olabilir?

Diyabet hayat boyu devam eden bir durum. Dolayısı ile hastane ortamında limitli şartlarda ayarlanmış beslenme (yasaklı liste) ve insulin tedavisi taburcu olduktan sonra kısa sürede alt-üst oluyor. Yasak kavramı üzerine kurulmuş bir tedavi ne kadar devam edebilir ki? Unutmayalim ki başkalarına yasak koymak kolaydır ancak yasağa uymak zordur. Bunu 30 yıllık tip1 dm li biri olarak yazıyorum. Bakkaldan aldığım 1 külah bonbon şekeri ailem görmesin diye bahçedeki odunlarin arasına saklayıp, ertesi gün gizlice yemeyi planlamış ama karıncaların şekerleri benden önce bulduğunu gördüğümde ilk hüsranımı yaşamıştım.

Yasak ve disiplin birbirine karıştırılmamalı. Diyabetlinin aklının erdiği kadar ona durum anlatılmalı. Ve bir an önce doğru tip insulin ve karbonhidrat sayımı ile beslenmeye geçilmeli. İşte diyabet ekibinin yönlendirmesi burada başlıyor.

Kullandığı insulinin etki-zaman profilini hangimiz doktordan öğrendik? Ben değil. Karbonhidrat sayımını, insulin pompasini, sürekli glikoz takip sistemini ilk kez diyabet ekibinden duyan kaç kişi var? Ben değil. HumulinR den humaloga geçtiğimde ara öğün yememem gerektiğini şekerim yükseldiği için kendi kendime buldum. Doktora söylediğimde "ha evet humalogta öyle birşey var" diyiverdi!?

Doktor başına düşen hasta sayısı çok fazla kabul. Onlar da zor şartlarda görev yapıyorlar. Bu da kabul. Peki biz ne yapalım? Doktor olmayı onlar seçti, diyabeyi biz seçmedik. Umudum asık suratlı ve suçlayıcı doktorların yerini birazcık empati yapabilen medikal trendleri takip eden ve mesleğine mesai olarak bakmayan hekimlerin sayısının artmasıdır...

Diyabet bir ekip işi. Diyabetli, ailesi, hekimi. Bu konuda inşallah başka yazılarda buluşmak üzere simdilik bu kadar diyelim.

Sevgiler...


29 Ekim 2016 Cumartesi

Elma sirkeli ılık su



Bizim oğluş doğduğunda uzun süren bir sarılık sürecimiz olmuştu. Aynı zamanda bir gastroentetelog olan çocuk doktorumuzla tanışmamız bu vesile ile oldu. Yıllar geçtikçe doktor beyle muhabbetimiz arttı ve sohbet arasında nasıl besleniyorsunuz sorusuna verdiği cevap beni "sirkesever" biri yapiverdi.

Sirke, turşu, yoğurt, kefir gibi mayalı besinler yemenin bağırsak florasi için çok önemli olduğunu söyleyen doktorumuz, son yıllarda "insanin sağlığı bağırsaklarından geçer" mealinde görüşün tıp camiasinda oldukça popüler olduguna da vurgu yapmıştı.

O günden sonra mayali besinler yemeye özen gösterdim. Mesela hemen her sabah elma sirkeli ılık su içer oldum. Kabızlık gibi bir sorun yaşamamak bir yana ilginçtir ki kilo kontrolünde müthiş bir ilerleme sağladım. Evet yaklaşık 8 kilo verdim.

Sirkeli besinlerin başka bir huneri de tokluk kan şekerinin ziplamasina engel olmasiymis. Bu bilgiye yabancı bir diyabet blogunda rastlamistim. Blog sahibesi bol turşu tükettiği ogunlerden sonra tokluk şekerinin ideal seyrettigini yazmış. Mekanizmasını bilemiyorum ama denemek bedava. Tabiki yüksek tansiyon probleminiz yoksa!

Sevgiler...

Bir fincan kahveden neler çıktı neler...



Türk kahvesi içmeye kırkıma merdiven dayamışken başladım. Hem de sade kahve! Şeker kullanmayışımı tip1 diyabetli oluşuma bağlamayalim lütfen çünkü ben kahveyi çikolatayla severim :) Gerçi eşim arada bir "çikolata yiyorsun bak sonra..." mealinde laf gönderse de istifimi bozmuyorum. "Yahu benim sizden tek farkım insulini kendim göndermem, doğru dozu bildikten sonra çikolata yiyen diyabetli olmayan birinden ne farkım var" diyerek karşı saldırıya geçiyorum. Susuyor...

Bu arada  çikolatada malumunuz yağ oranı yüksektir. Eğer çokça yersek insulin zamanlamasi önem arzeder. Şunu demek istiyorum,  çikolata ve insulini ayni anda alırsak yarışı insülin kazanir ve hipoglisemi yaşanabilir. Yağ, şekerin kana geçiş süresini uzatır, geciktirir. Insulin pompasi kullaniyorsaniz insulini yayarak kullanabilirsiniz. Bunun genel-geçer bir formülü yok. Denemek gerekir.

Gelelim kahve telvesinin bıraktığı izlere; bir kalp, bir yunus, bir de dört yapraklı yonca. Hile yok vallahi kendinden oluşmuş. Yalnız bu durum kahveden beklentimi yükseltti. Her kahve sonrası fincana göz ucuyla bakar oldum. Ne demişler, beklentini düşük umudunu yüksek tut.

Sevgiler...

28 Ekim 2016 Cuma

Tam bitti derken

Tam bitti derken...
Çiçek açsınlar diye didinip durduğum bitkilerime bakarken tam bitti derken yeniden başlayan hayatları, olayları, ilişkileri hatırlayiverdim.

Orkide dalları/kökleri çok ilginçtir. Uzar uzar ve incelir. Tam bitti derken ucundan yeniden büyümeye başlar.

Adını bilemediğim ve 2 yıldır çiçek açmayan bitkimi budamistim. İnanılmaz bir hızla tam da budandigi yerden minik yapraklar verdi. Tam da bitti derken...

Umuda çokça ihtiyacım(ız)ın olduğu bu günlerde tam da bitti derken aslında bitmediğini görmek bana çok iyi geldi...

Sevgiler...

Yosun ve Oğlum

Yosun evimizin yeni üyesi. Henüz bebiş bir su kaplumbağası. Minnacık ama çok yaramaz. Bir kaplumbağa bu kadar mı hızlı olur! Adı yaramaz olsun diye çok dil döktüm ama oğluş kabul etmedi.

Yosun, oğlumun "merhamet öğretmenlerinden" bir tanesi. Kendinden başka türde bir canlıya iyi davranmayı ve sevmeyi öğreniyor. Bakımını henüz yapamasa da eline alabiliyor, alt kabugundaki muhteşem şekli hayretle seyrediyor, ben Yosun'u tıpkı bir bebek gibi severken gülümseyen gözlerle bana bakıyor.
Merhamet erkeğe, şefkat kadına yakışır demiş bir düşünür. Iyi ve güzel şeyler herkese çok yakışır...
Sevgiler...

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun


Her sabah yeni bir güne uyandığımda ve gün geceye teslim olurken perdeme tutturdugum minik bayrak rozetime bakarım. Şükrederim ve ülkemin birliği dirliği için sessizce dua ederim.

Oğlumun odasında 7/24 yanyana asılı duran iki güzel bayrağı var; minik kalbinde güvenle dalgalansin diye...

Bayragimi, ülkemi, ülkemde kardeşçe yaşamayı seçen herkesi çok seviyor ve yağmurlu bir 29 Ekim sabahindan herkese selamlar sevgiler gönderiyorum.

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.

Karbonhidrat Sayımı ya da Sayarak Yemek

Daha önce bu yöntemi duymuş muydunuz? Ne yani lokmalari sayarak mi yiyecegiz?

Evet. Say ve ye. Parmak kadar pankreasin yaptığı şeyi biz yapmaya daha doğrusu taklit etmeye çalışacağız. Tabagimizdaki toplam karbonhidrat(kh) ile insulin dozumuzu eslestirmeyi hedef alan bu yöntem biraz emek istese de uzun vadede diyabetliye kolaylik ve konfor sagliyor.

Yöntemle ilgilenen arkadaşlara Emel Ozer hocanin bu kitabini önemle tavsiye ediyorum. Başka bir yazıda kh sayimi ile ilgili hikayemi paylaşmak üzere simdilik bu kadar diyelim.
Sevgiler...

İyi Hissetmek

İyi hissetmediğim bir günde D&R mağazasında psikoloji bölümünde gözüme ilişiverdi. Bir kitap adi bu kadar mi sıcacık olur Allah'im! Aliverdim tabiki. Tam 3 kez okudum. Sonuncusunda özet bile çıkardım. Anlatılmaz okunur. O kadar!
Sevgiler...

Sürekli kan şekeri takip sistemi; freestyle libre

Kan şekeri takibi tip1 diyabette olmazsa olmazlarindandir. Ancak öyle bir iki günlük takipten bahsetmiyorum. Düzenli ve kayıt altına alınmış bir şeker takibi.

Teknoloji bu takipte oldukça işe yariyor. Ne yazıkki pahalı ve ulaşması birazcik zor bir takip sisteminden bahsetmek istiyorum. Sistemin adı Freestyle Libre. CGM adi verilen sürekli kan şekeri takip sistemlerinden biridir kendisi.

Bir monitor ve bir sensorden oluşuyor. Sensör kola sabitleniyor ve 14 gün kullanilabiliyor. Monitoru sensore yaklaştığınızda kan sekerinizi ekranda görebiliyorsunuz. Ölçüm yapmasaniz da hafızasına kaydettigi verileri ilk olcumde monitore aktariyor ce saat-saat şeker grafiginizi gozleyebiliyorsunuz. Sistemi cep telefonuna indirmek de mümkün.
Dilerim faydali olur. Ayrintilari başka bir yazida paylaşmak üzere şimdilik bu kadar.
Sevgiler...



Terapi ve tığ örgü

Terapi denen şey sadece sözcüklerle mi olur?

Bence hayır. Bu aralar elimden tığ düşmez oldu. Doğru orantı kurarsak yani terapilik haldeyim. Yok yok iyiyim şükür. Hayat bu iniş ve çıkışlarla dolu. Sadece inisteyim bu aralar, çıkışa geçmek için güç topluyorum.

Tığ örgüsünü  daha ben cocukken rahmetli ananem öğretmişti. Anneme kalsa gözlerimi yormak demek olan bu faaliyet şimdilerde ruhuma şifa oluyor.

Çok usta olmaya gerek yok. Evde kalmış yumak model motif ve zaman... Astar olarak da nevresimlik artmış kumasimi kullandim. Sap olarak da birgün lazim olur diye sakladigim pc çanta sapı. Üzerini tig ile işledim.
Birşey farkettim; ben tam bir toplayici olmuşum. Herşeyi saklar olduğuma göre yaşlanıyor olmalıyım. Evet evet yaslaniyorum. Hoff... Hadi görüşürüz.
Eyvallah.

insulin pompasi ve tip1 diyabet

Insulin biz tip1 diyabetlilerin medikal tedavisinin olmazsa olmazidir. Insulini enjekte etmenin birkaç yolu var;  bunlardan biri de insulin pompasi.

Pille çalışır. Rezervuar adi verilen bir aparata insulin doldurulur ve pompaya yerleştirilir. İncecik bir kablo araciligi ile insulin cilt altina iletilir. Cilt altinda kalan kisim 6-9 mm uzunlugunda silikon uctur. 3 ya da 4 günde bir yenisi ile değiştirilir. Değiştirme işlemini diyabetli kendisi yapar. Vucudun insulin uygulanan her yerinde kullanilir.

Pompa arkadaki klips yardimi ile giysiye tutturulur. Kablo vs görülmez bile. Insulini programlama umkani sağladığı icin insulin kalemibe gore oldukça avantaj sağlar. Ne demek istedigimi başka bir yazida uzun uzun bahsetmek  uzere simdilik bu jadar diyelim...
Sevgiler...

Turuncu Minder

Bizim oğlani (6 y) tv önünden yok yok dibinden uzaklaştıran turuncu minder. Göz kusuru mu var acaba dedirtecek kadar yakindan izlerken sebebi meğer tv ye yandan degil karşıdan bakma istegiymis.
Minderin modelini pinterestten aldim. Kumaşı dikdörtgen kesiyoruz. Kisa kenarlardan birini yere paralel dikerken karsi kisa kenari yere dik olacak sekilde dikiyoruz. Fermuari unutmuyoruz. Icini elyafla dolduruyoruz. Dik kenari daha sıkıca dolduruyoruz.
Cidden çok rahat bir minder. Kitap okumak, tv seyretmek icin birebir.
Kolay gelsin.
Sevgiler...

Diyabet ne ki?



1985 yılında diyabetle tanıştık. Sekizimdeydim.

Çok su içiyor ve tuvalete gidiyordum.
Ayrica aşırı kilo kaybetmiştim. Ailem bir şeylerin tuhaf gittiğini anlamıştı. Doktor muayenesi ve kan idrar tahlili sonunda teşhis konulmuştu; diyabet.

Şükür ki diyabetik ketoasidoza girmeden teşhis konmuş. Ancak cok bilmiş doktor bey  insulin yerine oral antidiyabetik ilaçlarla tedavi etmeye çalışınca durumum kötüleşmiş. Soluğu Ankara'da almışız. Sonuç tip1 diyabet ve insülin terapisi.

Diyabet, insulin eksikliği ya da işlev bozukluğu sonucu ortaya cikan kronik bir hastalik. Hayat boyu devam eder. Hastalik demeyi pek sevmeyiz. Hayat arkadaşı diyelim. Neden olduğu konusunda kesin birsey yok. Zaten bilsek ne olur. Olan olmuştur artik. Önemli olan onunla yaşamayı öğrenmektir. Daha doğrusu diyabeyin dilini bilmektir önemli olan.

Başka bir yazida da insülin tedavisinden bahsedelim.

Sevgiler...


İlk selam...



Benim de bir blogum var artik!

Bu ilk blog tesebbusum degil. Daha önce birkaç başarısız girisimim olmustu ve devamini getiremedigim icin sayfalarim  internetin derin çöplüğüne terk edilmislerdi.

Herneyse.... Bu bloğu diyabet dikiş ve diy denemelerimi paylaşmak icin oluşturdum.

Neden diyabet?

Çünkü 8 yaşından beri diyabetliyim. Tip1 diyabetle geçen 30 yillik tecrübe yabana atılmaz. Yaşayıp gördüğüm, okuyup altını çizdiğim diyabetik ne varsa blogta olmali dedim.

Neden dikiş?
Seviyorum. Hobim. Terapi aracim.

Neden diy?
  Açık yazilisi " do it yourself" ya da kisaca "diy"denen "kendin yap" projelerini içeriyor.

Sevgiler...