29 Ekim 2016 Cumartesi

Elma sirkeli ılık su



Bizim oğluş doğduğunda uzun süren bir sarılık sürecimiz olmuştu. Aynı zamanda bir gastroentetelog olan çocuk doktorumuzla tanışmamız bu vesile ile oldu. Yıllar geçtikçe doktor beyle muhabbetimiz arttı ve sohbet arasında nasıl besleniyorsunuz sorusuna verdiği cevap beni "sirkesever" biri yapiverdi.

Sirke, turşu, yoğurt, kefir gibi mayalı besinler yemenin bağırsak florasi için çok önemli olduğunu söyleyen doktorumuz, son yıllarda "insanin sağlığı bağırsaklarından geçer" mealinde görüşün tıp camiasinda oldukça popüler olduguna da vurgu yapmıştı.

O günden sonra mayali besinler yemeye özen gösterdim. Mesela hemen her sabah elma sirkeli ılık su içer oldum. Kabızlık gibi bir sorun yaşamamak bir yana ilginçtir ki kilo kontrolünde müthiş bir ilerleme sağladım. Evet yaklaşık 8 kilo verdim.

Sirkeli besinlerin başka bir huneri de tokluk kan şekerinin ziplamasina engel olmasiymis. Bu bilgiye yabancı bir diyabet blogunda rastlamistim. Blog sahibesi bol turşu tükettiği ogunlerden sonra tokluk şekerinin ideal seyrettigini yazmış. Mekanizmasını bilemiyorum ama denemek bedava. Tabiki yüksek tansiyon probleminiz yoksa!

Sevgiler...

Bir fincan kahveden neler çıktı neler...



Türk kahvesi içmeye kırkıma merdiven dayamışken başladım. Hem de sade kahve! Şeker kullanmayışımı tip1 diyabetli oluşuma bağlamayalim lütfen çünkü ben kahveyi çikolatayla severim :) Gerçi eşim arada bir "çikolata yiyorsun bak sonra..." mealinde laf gönderse de istifimi bozmuyorum. "Yahu benim sizden tek farkım insulini kendim göndermem, doğru dozu bildikten sonra çikolata yiyen diyabetli olmayan birinden ne farkım var" diyerek karşı saldırıya geçiyorum. Susuyor...

Bu arada  çikolatada malumunuz yağ oranı yüksektir. Eğer çokça yersek insulin zamanlamasi önem arzeder. Şunu demek istiyorum,  çikolata ve insulini ayni anda alırsak yarışı insülin kazanir ve hipoglisemi yaşanabilir. Yağ, şekerin kana geçiş süresini uzatır, geciktirir. Insulin pompasi kullaniyorsaniz insulini yayarak kullanabilirsiniz. Bunun genel-geçer bir formülü yok. Denemek gerekir.

Gelelim kahve telvesinin bıraktığı izlere; bir kalp, bir yunus, bir de dört yapraklı yonca. Hile yok vallahi kendinden oluşmuş. Yalnız bu durum kahveden beklentimi yükseltti. Her kahve sonrası fincana göz ucuyla bakar oldum. Ne demişler, beklentini düşük umudunu yüksek tut.

Sevgiler...

28 Ekim 2016 Cuma

Tam bitti derken

Tam bitti derken...
Çiçek açsınlar diye didinip durduğum bitkilerime bakarken tam bitti derken yeniden başlayan hayatları, olayları, ilişkileri hatırlayiverdim.

Orkide dalları/kökleri çok ilginçtir. Uzar uzar ve incelir. Tam bitti derken ucundan yeniden büyümeye başlar.

Adını bilemediğim ve 2 yıldır çiçek açmayan bitkimi budamistim. İnanılmaz bir hızla tam da budandigi yerden minik yapraklar verdi. Tam da bitti derken...

Umuda çokça ihtiyacım(ız)ın olduğu bu günlerde tam da bitti derken aslında bitmediğini görmek bana çok iyi geldi...

Sevgiler...

Yosun ve Oğlum

Yosun evimizin yeni üyesi. Henüz bebiş bir su kaplumbağası. Minnacık ama çok yaramaz. Bir kaplumbağa bu kadar mı hızlı olur! Adı yaramaz olsun diye çok dil döktüm ama oğluş kabul etmedi.

Yosun, oğlumun "merhamet öğretmenlerinden" bir tanesi. Kendinden başka türde bir canlıya iyi davranmayı ve sevmeyi öğreniyor. Bakımını henüz yapamasa da eline alabiliyor, alt kabugundaki muhteşem şekli hayretle seyrediyor, ben Yosun'u tıpkı bir bebek gibi severken gülümseyen gözlerle bana bakıyor.
Merhamet erkeğe, şefkat kadına yakışır demiş bir düşünür. Iyi ve güzel şeyler herkese çok yakışır...
Sevgiler...

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun


Her sabah yeni bir güne uyandığımda ve gün geceye teslim olurken perdeme tutturdugum minik bayrak rozetime bakarım. Şükrederim ve ülkemin birliği dirliği için sessizce dua ederim.

Oğlumun odasında 7/24 yanyana asılı duran iki güzel bayrağı var; minik kalbinde güvenle dalgalansin diye...

Bayragimi, ülkemi, ülkemde kardeşçe yaşamayı seçen herkesi çok seviyor ve yağmurlu bir 29 Ekim sabahindan herkese selamlar sevgiler gönderiyorum.

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.

Karbonhidrat Sayımı ya da Sayarak Yemek

Daha önce bu yöntemi duymuş muydunuz? Ne yani lokmalari sayarak mi yiyecegiz?

Evet. Say ve ye. Parmak kadar pankreasin yaptığı şeyi biz yapmaya daha doğrusu taklit etmeye çalışacağız. Tabagimizdaki toplam karbonhidrat(kh) ile insulin dozumuzu eslestirmeyi hedef alan bu yöntem biraz emek istese de uzun vadede diyabetliye kolaylik ve konfor sagliyor.

Yöntemle ilgilenen arkadaşlara Emel Ozer hocanin bu kitabini önemle tavsiye ediyorum. Başka bir yazıda kh sayimi ile ilgili hikayemi paylaşmak üzere simdilik bu kadar diyelim.
Sevgiler...

İyi Hissetmek

İyi hissetmediğim bir günde D&R mağazasında psikoloji bölümünde gözüme ilişiverdi. Bir kitap adi bu kadar mi sıcacık olur Allah'im! Aliverdim tabiki. Tam 3 kez okudum. Sonuncusunda özet bile çıkardım. Anlatılmaz okunur. O kadar!
Sevgiler...

Sürekli kan şekeri takip sistemi; freestyle libre

Kan şekeri takibi tip1 diyabette olmazsa olmazlarindandir. Ancak öyle bir iki günlük takipten bahsetmiyorum. Düzenli ve kayıt altına alınmış bir şeker takibi.

Teknoloji bu takipte oldukça işe yariyor. Ne yazıkki pahalı ve ulaşması birazcik zor bir takip sisteminden bahsetmek istiyorum. Sistemin adı Freestyle Libre. CGM adi verilen sürekli kan şekeri takip sistemlerinden biridir kendisi.

Bir monitor ve bir sensorden oluşuyor. Sensör kola sabitleniyor ve 14 gün kullanilabiliyor. Monitoru sensore yaklaştığınızda kan sekerinizi ekranda görebiliyorsunuz. Ölçüm yapmasaniz da hafızasına kaydettigi verileri ilk olcumde monitore aktariyor ce saat-saat şeker grafiginizi gozleyebiliyorsunuz. Sistemi cep telefonuna indirmek de mümkün.
Dilerim faydali olur. Ayrintilari başka bir yazida paylaşmak üzere şimdilik bu kadar.
Sevgiler...



Terapi ve tığ örgü

Terapi denen şey sadece sözcüklerle mi olur?

Bence hayır. Bu aralar elimden tığ düşmez oldu. Doğru orantı kurarsak yani terapilik haldeyim. Yok yok iyiyim şükür. Hayat bu iniş ve çıkışlarla dolu. Sadece inisteyim bu aralar, çıkışa geçmek için güç topluyorum.

Tığ örgüsünü  daha ben cocukken rahmetli ananem öğretmişti. Anneme kalsa gözlerimi yormak demek olan bu faaliyet şimdilerde ruhuma şifa oluyor.

Çok usta olmaya gerek yok. Evde kalmış yumak model motif ve zaman... Astar olarak da nevresimlik artmış kumasimi kullandim. Sap olarak da birgün lazim olur diye sakladigim pc çanta sapı. Üzerini tig ile işledim.
Birşey farkettim; ben tam bir toplayici olmuşum. Herşeyi saklar olduğuma göre yaşlanıyor olmalıyım. Evet evet yaslaniyorum. Hoff... Hadi görüşürüz.
Eyvallah.

insulin pompasi ve tip1 diyabet

Insulin biz tip1 diyabetlilerin medikal tedavisinin olmazsa olmazidir. Insulini enjekte etmenin birkaç yolu var;  bunlardan biri de insulin pompasi.

Pille çalışır. Rezervuar adi verilen bir aparata insulin doldurulur ve pompaya yerleştirilir. İncecik bir kablo araciligi ile insulin cilt altina iletilir. Cilt altinda kalan kisim 6-9 mm uzunlugunda silikon uctur. 3 ya da 4 günde bir yenisi ile değiştirilir. Değiştirme işlemini diyabetli kendisi yapar. Vucudun insulin uygulanan her yerinde kullanilir.

Pompa arkadaki klips yardimi ile giysiye tutturulur. Kablo vs görülmez bile. Insulini programlama umkani sağladığı icin insulin kalemibe gore oldukça avantaj sağlar. Ne demek istedigimi başka bir yazida uzun uzun bahsetmek  uzere simdilik bu jadar diyelim...
Sevgiler...

Turuncu Minder

Bizim oğlani (6 y) tv önünden yok yok dibinden uzaklaştıran turuncu minder. Göz kusuru mu var acaba dedirtecek kadar yakindan izlerken sebebi meğer tv ye yandan degil karşıdan bakma istegiymis.
Minderin modelini pinterestten aldim. Kumaşı dikdörtgen kesiyoruz. Kisa kenarlardan birini yere paralel dikerken karsi kisa kenari yere dik olacak sekilde dikiyoruz. Fermuari unutmuyoruz. Icini elyafla dolduruyoruz. Dik kenari daha sıkıca dolduruyoruz.
Cidden çok rahat bir minder. Kitap okumak, tv seyretmek icin birebir.
Kolay gelsin.
Sevgiler...

Diyabet ne ki?



1985 yılında diyabetle tanıştık. Sekizimdeydim.

Çok su içiyor ve tuvalete gidiyordum.
Ayrica aşırı kilo kaybetmiştim. Ailem bir şeylerin tuhaf gittiğini anlamıştı. Doktor muayenesi ve kan idrar tahlili sonunda teşhis konulmuştu; diyabet.

Şükür ki diyabetik ketoasidoza girmeden teşhis konmuş. Ancak cok bilmiş doktor bey  insulin yerine oral antidiyabetik ilaçlarla tedavi etmeye çalışınca durumum kötüleşmiş. Soluğu Ankara'da almışız. Sonuç tip1 diyabet ve insülin terapisi.

Diyabet, insulin eksikliği ya da işlev bozukluğu sonucu ortaya cikan kronik bir hastalik. Hayat boyu devam eder. Hastalik demeyi pek sevmeyiz. Hayat arkadaşı diyelim. Neden olduğu konusunda kesin birsey yok. Zaten bilsek ne olur. Olan olmuştur artik. Önemli olan onunla yaşamayı öğrenmektir. Daha doğrusu diyabeyin dilini bilmektir önemli olan.

Başka bir yazida da insülin tedavisinden bahsedelim.

Sevgiler...


İlk selam...



Benim de bir blogum var artik!

Bu ilk blog tesebbusum degil. Daha önce birkaç başarısız girisimim olmustu ve devamini getiremedigim icin sayfalarim  internetin derin çöplüğüne terk edilmislerdi.

Herneyse.... Bu bloğu diyabet dikiş ve diy denemelerimi paylaşmak icin oluşturdum.

Neden diyabet?

Çünkü 8 yaşından beri diyabetliyim. Tip1 diyabetle geçen 30 yillik tecrübe yabana atılmaz. Yaşayıp gördüğüm, okuyup altını çizdiğim diyabetik ne varsa blogta olmali dedim.

Neden dikiş?
Seviyorum. Hobim. Terapi aracim.

Neden diy?
  Açık yazilisi " do it yourself" ya da kisaca "diy"denen "kendin yap" projelerini içeriyor.

Sevgiler...